Dünya kamuoyu Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın açmış olduğu krizlerle
meşgulken Ortadoğu’da bir birlik fikri esti.
ABD ve AB üyeleri Rusya ile güç ve liderlik çatışması yükselirken bazı vekil
ülkelerin yeni rotalar çizmesi dikkat çekicidir. Ukrayna veya Ortodoks-Katolik
savaşı olarak adlandırmak istediğim olaydan ötürü Avrupa büyük bir enerji krizi
ile karşı karşıya kalmıştır. Bu süreçten dolayı Ortadoğu’ya başlayan diplomasi
turu olumsuz neticelerle bitsede arka planda ne gibi işlevlerin döndüğünü az çok
tahmin ediyoruz.
Son günlerde Ortadoğu toplumu arasında ortaya atılan yeni bir Arap Nato’sunun
kurulması gündeme oturmuştu.
İlginç olan Körfez Kalkanı ve Arap Birliği mevcutken başka bir birliğin
kurulması ne gibi hedefler taşıyor olabilir?
Tarihe bakmak istersek on dokuzuncu yüzyılın sonlarından günümüze
siyonizmin hedefleri sadece Filistin’in işgaline dayanmadı. Bundan daha da
fazla.
İsrail, Filistin’i ‘’ Vaat edilen topraklar ‘’ olarak gördüğünde bağımsız bir İsrail
Devleti’nin kurulmasını amaçlarken diğer Arap ülkelerine hayatın kaynağı
olduğu gerekçesiyle baktı. Gerçekte var olan Ortadoğu’daki sorunlar, Arap
Baharı, siyasi çatışmalar, ideoloji ayrılığı varken; böyle bir yapının kurulması
mümkün mü? Tabiki de değil. Ki zaten Arap Birliği halen etkin durumda.
Ancak böyle bir askeri birliğinin kurulması bölgede büyük iç karışıklıklara ve
yeniden alevlenecek devrimlere sebep olabilir. Çünkü İsrail kendi güvenliğini
sağlamak için her türlü hamleyi deneyecektir.
Dolayısıyla İsrail, varlığını Arap ülkelerinin dağınık siyasetinden
sürdürmektedir ve böyle bir birliğin kurulmasına da asla müsaade etmeyecektir.
Diğer taraftan bakmak istersek aslında Ortadoğu’da yeni bir askeri birliğine
ihtiyaç duymaktadır. Bu da ancak Türkiye Cumhuriyeti liderliğinde
mümkündür. Birlik mücadelesini uygulamayan Arap Halkı, Türkiye Devleti’nin
önderliğinde birlikten ötesine varacaktır.
Neden mi Türkiye?
Uzun yıllar öncesine dönmek gerekiyorsa Suriye halkı, devrimden dolayı aldığı
ağır darbelerin çaresini Arap ülkelerinde aramaktansa Türkiye Cumhuriyeti’ni
tercih etmişlerdir. Buna örnek olarak Afrika’yı ve diğer Asya ülkelerini ele
alabiliriz. Türkiye Devleti’i muhacir-ensar politikasını uygularken, Arap ülkeleri
para-güven politikasını uyguladılar. Böylece bu coğrafya da milyonlarca
mazlumun kanına ortak oldular. Demek istediğim insani hissini kaybetmiş olan
Arap ülkelerinin böyle bir birliğin içinde olmaları adeta samanlıkta bir iğne arar
gibi zor durumda.
Saygılarımla.
VESİM TOKATLI.