İnsanlar, zor durumda kalarak bazı olayların önünde boyun eğerler öyle olaylar
ki mutluluğa hasret çekerler. Elde olmayan olayların olması ister istemez
insanları acı içinde bırakır. Ayrıca herkes başkalarının uygun gördüğü şeyi veya
bir işlevi benimsedikleri gibi benimsemek zorunda değiller. Toplum arasında iç
çatışmaların çıkması ve birbirlerini öldürmeye ve ezmeye çalışması farkında
olmadığımız bir insani cinayettir.
Vakit, bir hastanın iyileşmesini beklemek gibi aynı zamanda insanların
oluşturduğu devrimleri başarılı kılmak için vakte ihtiyaç duyarlar.
Bu durum her işlevde geçerli olduğu için devrimlerde de geçerlidir yoksa hızla başlayan
planlanmamış bir işlev her zaman etki yaratmakta zorlanır. Aklın bir toplumu
tek bir fikirde birleştirmek için uzun bir süreye ihtiyaç duyar ve onun için
devrimler her zaman uzun sürmüştür.
Buna göre, birleştirme işleriyle uğraşan insanlar fikir sahibi oldukları için her
zaman dürüst, sabırlı ve dikkatli ayrıca savunduğu fikre bağlıdır.
Toplumu yönetmek için devlet garip bir etkiye sahip olması gerekmektedir.
Devrim, var olsun olmasın insanlardan kaynaklandığı için istediklerinde düzenli
bir şekilde yaratabilirler. Bununla beraber bu devrimin oluşunu ve varlığını
sağlayan ilkeler hak ve sosyal taleplerdir. Her zaman olaylar şunu gösterir ki
eğer sağlıklı bir yaşam içinde yaşamak istiyorsak önce toplum kendi fikri
doğrultusunda işlev yapması, huzurlu hayata ermek için ise halkın ortak bir
noktada buluşması gerekmektedir. Bunun dışında insan kendi varlığını korumak
için bazı kör arzuları yapmak zorunda. Çünkü her zaman insan bağımsız ve hür
iradeye sahip olmayı talep eder.
Şunu soruyorun; Cahilliğiyle öbür insanların ne yaşadıklarını bilmeden konuşan
yaratık kendisini diğer bireylerin üstünde görerek elde ne gibi çıkar edebilir?
İnsan, düşünmeye ve kendi varlığını korumaya çalışır lakin ortada elbette bazı
ayrılıklar olabilir. Bu ayrılıklar bazen bir insanın isteğine göre olmayabilir yani
bazı ayrılıklar bir zorunluluktur. Bazen özgürlüğe kavuşmak için ayrılık
gerektirir, özgür iradeye sahip olmak için ise bir devrim gerekir.
Ortadoğu’nun ateş fitili 2010 yılında Tunus’ta bir seyyar satıcının kendini
yakmasıyla başlaması ve daha sonra diğer ülkelere hızla yayılması, bu derin
olayın çözülmesi kolay bir durum değildir. Aynı zamanda bu derin olayın
sebeplerini tahmin etmek kolaydır çünkü devrimlerin ana sebebi baskıcı
hakimiyet, insan kavramının yokluğu ve yurttaşın marjnalleştirilmesidir.
Arap Baharı olayı, Arap ya da İslami olarak adlandırmak istediğim halkların
hayatında normal bir durum değildi. Arap Baharı’nın nedenleri ve kökleri
hakkında ne söylenirse söylensin, bilimsel ve dijital açıdan kusurlu bir çalışmadır.
Arap Baharı, ekonomik, politik, sosyal veya dini nedenlerle
başlatılan devasa bir hareket olmasına rağmen ancak hala aranması ve ek
araştırmaya ihtiyaç duymaktadır. Devletlerde son zamanlarda yaşanan
ekonomik ve sosyal sorunlardan dolayı ciddi yoksulluk ve işsizliğe yol açmıştır.
Bu sebepler ise Arap Halkını devrime uyandıran ilk eğilimdi. Hiç şüphe yok ki
Arap yöneticilerinin diktatör olması halkın özgür iradesi ve kalkınma ruhunu
her zaman söndürmüş ve köleliğe sürmüştür. Siyonizm ile birlikte olan
yöneticiler halk iradesini her zaman yok saymışlardır. Ancak Arap Milleti’nin
kaderi, bireyler hakkını ve hukukunu sorguladığında aradığı özgürlük derinliği
sınırlı da olsa tek bir ülkenin sınırları içinde küçülen siyonizm hükmü olmuştur.
Bu devrimler doğrudan birlik fikrinden ve sabırlı düşünceden, Arap toplumunun
potansiyelinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca devrimlerin alevlenmesi ileriye
sürdüğü bir fikrin netleşmesidir. Bu nedenle birden olayların gelişmesi kendini
gerçekleştiren bir fikrin eylemidir. Bu mücadelenin temel amacı popüler bir
hareket olarak gözükmesi değildir. Ortadoğu’yu işgal eden ve onu parça parça
bölen siyonizm hükmüne karşıdır. Bununla beraber devrim mücadelesinde ve
ulus kalkınmasında belirleyici dönüşüm, devrimin başlangıcından bu yana o
coğrafyada milyonlarca insanın talepleri uğruna kendisini ve malını feda
etmesidir. Arap Bahar’ının fikri devrimci bir fikirdir, sömürücülükten kurtulmak
için ciddiyet ve sistemi yıkmak için hür bir ruh içerir. Ortadoğu’ya baktığınızda
sadece yöneticilerin işlevlerine bakarak önyargıya kapılmayın çünkü durumlar
her zaman farklı nitelikler taşır dolayısıyla oluşan devrimler hem yöneticilere
hem de siyonizm varlığına doğrudan bir darbedir. Halkın özgürlük ve siyonizme
karşı olan mücadelesi, bu mücadeleye bireylerin katılması bir uyuyan fikrin
uyanışıdır. Çünkü bir ulus diğer ulustan ayrılma durumunda bir süre sonra da
olsa yeniden birleşme çağrısında bulunur. Yüzyıllardır istibdat ve sömürü
altında kalan bu uluslar uyanarak yeniden bir coğrafi birleşime yapılan bir çağrıdır.