20. Yüzyılda Acun üzerinde sayısız devrimler gerçekleşti ve sayısız ulusa dayanan cumhuriyet yönetimleri kuruldu.
Hiç kuşkusuz bunların en önemlisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve milli kadrolarının gerçekleştirdiği ‘TÜRK DEVRİMİDİR’.
Evet, buna Türk Devrimi diyoruz. Atatürk devrimi demiyoruz. Tıpkı Fransız devrimi, Rus Bolşevik Devrimi nasıl tanımlanıyorsa Anadolu’da yapılan gerçek anlamda bir Türk Devrimidir.
Atatürk devrimi diyerek Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı çıkılmaktadır. Çünkü o da bizim gibi ‘Türk Devrimi’ diyor.
‘Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş. Ondan sonra, içerde ve dışarıda saygı ile tanılan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet (sürekli alkışlar) ve bunları başarmak için arasız, devrimler… İşte, Türk genel devriminin bir kısa diyemi.’
(Atatürk’ün CHP 4. Kurultay Konuşması 9 Mayıs 1935)
Türk Devrimini diğer ulusların yaptığı devrimlerden ayıran bir özellik vardır. Diğer bütün devrimler mevcut krallık ya da monarşiye karşı yapılmış ve zafer kazanılmış toplumsal ve anayasal devrimlerdir.
Türk Devrimi ise 23 Nisan 1920’de açtığı meclisle bir Bağımsızlık savaşı yürütmüştür.
İçeride İstanbul hükümetinin ve onunla birlikte hareket eden İngiliz yanlısı Mustafa Sabri, İskilipli Atıf gibi hain sözde hocalarla mücadele ederken, aynı zamanda İngiliz emperyalizmi ve birleşik batı kuvvetlerine karşı amansız bir savaş yürütmek zorunda kalmıştır.
Hem saltanatı yıktık, hem emperyalist Türk yağılarını (düşmanlarını) yurttan kovduk.
Hem ihanete dibine kadar batan İstanbul hükümetinin oluşturduğu uyduruk ‘Kuvva-i İnzibatiye’ ile savaşmak zorunda kaldık, hem de yurdumuzu işgal edenlerle savaştık.
Ancak ‘Türk Mucizesi’ oldu ve devrimi zaferle taçlandırdık.
Osmanlıcılık ve İslamcılık çökmüş ve geriye kurucu ideoloji olan Türkçülük kalmıştı.
O her zaman kurtuluş reçetesiydi.
DEVRİMDEN SONRA İLKELER BELİRLENDİ
Gazi Paşa devrimi yaptıktan sonra yeniliklerini, ortaya koyduğu altı ilkeye dayanarak yapmıştır.
Bu ilkeleri bizler ‘Atatürk İlkeleri’ olarak biliyoruz. Ancak bu da çok bilinen yanlışlardandır.
Bunlar Atatürk’ün ortaya koyduğu ‘Türk İlkeleridir’. Kısacası kavramları artık 100. yılda doğru anlarsak 2030’lara, 2040’lara, 2050’lere ve hatta 2070’lere daha emin adımlarla yürüyebiliriz.
Bu esasa göre,
Atatürk Devrimi değil, ‘TÜRK DEVRİMİ’
Atatürk ilkeleri değil Atatürk’ün Türk tarih ve töresinden esinlenerek ortaya koyduğu ‘TÜRK İLKELERİ’
PEKİ, ALTI İLKENİN KAYNAĞI NEDİR?
Altı ilkenin aslında Atatürk’ün ortaya koyduğu ‘TÜRK İLKELERİ’ olduğunu söyledik. Şimdi aklımıza acaba bu ilkeleri Atatürk neye göre belirlemiş?
Ve bunların tarihi kaynağı nedir? Sorusu geliyor.
Cumhuriyeti kuran partinin eski genel sekreterlerinden biri Atatürk’ün ortaya koyduğu ilkelerin bir kısmının Fransız bir kısmının ise Bolşevik Rus devriminden aldığını söylemişti. Üstelik Cumhuriyeti kuran partinin resmi olarak yaptırdığı belgeselde bu demeci veriyor.
Yani aslında Atatürk’e ‘Montajcı’ demiş oluyor.
Biz köksüz, yetisiz bir ulusuz ya sözüm ona, Atatürk Ruslardan, Fransızlardan kopyalayıp ilkeleri ortaya koyuyor.
Bazıları medeni kanun ve borçlar hukuku İsviçre’den alındı diyebilir. O konu uzun olduğundan girmeyeceğim. Ancak İsviçre medeni kanununu tek başına ancak 15 yılda yazımını tamamlayabilmişti. Üstelik diğer Avrupa devletlerinin çoğunluğu da İsviçre’den bu noktada yararlanmıştı.
Konumuza dönecek olursak. Bu genel sekreterin hezeyanlarını aktardıktan sonra asıl ilkelerimize dönelim.
İlkelerimiz, Milliyetçilik, Devletçilik, Halkçılık, Devrimcilik, Cumhuriyetçilik ve Laiklik şeklinde altıdır.
Şimdi gelelim hepsini öz kaynağından açıklamaya.
MİLLİYETÇİLİK
Çiçi YABGU’dan almıştır. Hepinizin de bildiği gibi savaşta yiğitlerin kaderi ölümdür. Biz ölsek de kahramanlığımızın şanı yaşayacak, çocuklarımız ve torunlarımız diğer ulusların efendisi olacaklardır. Demiştir. [1]
Mete Han ise, Ne kadar değersiz olursa olsun toprak devletin temelidir; hiç kimseye verilemez.
Benden eyerimi isteyin vereyim, atımı isteyin vereyim, çadırımı isteyin vereyim, fakat yurdumdan hiç kimse bir karış toprak istemesin vermem, veremem. Demiştir.
DEVLETÇİLİK, Teoman Yabgu’dan almıştır
Türk boyları o zamana kadar en yakınlarındaki Çin İmparatorluğuna birçok akın gerçekleştirse de dağınık haldeydiler. Teoman Türk boyları arasında birliği sağlayarak, merkezi bir yönetim kurmuş ve ilk Han olarak iş başına geçmiştir. Bu ilkeyi koyarak Atatürk bilinen tarihe vurgu yapmış ve devletin devamlılığına işaret etmiştir.
HALKÇILIK, Bilge Kağan’dan almıştır.
Türk Yurdunda yoksulluk öyle azalsın ki fakirlik suç sayılsın. Sözü Bilge Kağan’a aittir. Burada toplumun karnının doyması ve durumlarının iyileştirilmesi esas kabul edilmiştir.
DEVRİMCİLİK, Kutadgu Bilig’den almıştır.
10. Yüzyıldan geleceğe ışık tutan büyük Türk eseri
Oğuz Türklerinin İslam’ı kabulü sonrası toplumsal anlamda dönüşüm ve uyumu sorunsuzca sağlamak amacıyla yazılmıştır.
CUMHURİYETÇİLİK, (1290- 1354) Ankara’da Kurulan Ahi Cumhuriyeti’nden almıştır. Yüzyıllar sonra yine Ankara’da Cumhuriyeti kuran kendisidir. Ahilerin mirasına sahip çıkmıştır.
LAİKLİK, Tuğrul Beyden alınmıştır. Bağdat alındığında (1058) Tuğrul bey Abbasi halifesinin kendisine verdiği hilafet mührünü geri çevirerek. Din işleriyle ilgilenmeye devam etmesini ancak Türk Devletine bağlı olmasını öğütlemiştir.
Yavuz Sultan Selim’in Memlükleri (Türkiye Devleti) yenip halifeliği almasıyla Türk Devleti LAİK yapısını kaybetmiştir.
Türk Ulusunun son Bilge Kağan’ı Türk Devrimini yaparken ilkeleri ortaya koymuş ve bu ilkeleri ortaya koyarken temeli her zaman yüksek Türk kültürü ve töresi olmuştur. Tarihin derinliklerinden bu ilkeleri çıkartarak bizlerin önüne koymuştur.
Aslında yeniden hatırlatmıştır.
Ulu Önder 10. yıl konuşmasında şöyle dedi,
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Yani Türkiye Cumhuriyetinin temeli Türk Kahramanlığı ve yüksek Türk kültürüdür diyor. Batı’dan ya da diğer uluslardan değil. Doğrudan ulusal benliğimizden aldığımız güç ve kültürel birikim ile bu devrimi ve yenilikleri yaptığımızı özellikle vurguluyor.
Bu nedenle Türk Devriminin dayandığı kutlu esaslar, ‘Tam bağımsızlık’ ‘Ulusal Egemenlik’ ve Çağdaş Uygarlık seviyesinin üzerine çıkma ülküsüdür.
Türk Devrimini artık böylelikle daha iyi anlamış olduk.
Bu ilkeleri unutmadığımız sürece daha nice yüzlerce yıllara güvenilir adımlarla cesurca ilerleyeceğiz.
Türk Devriminin ve Ulusal Egemenliğin 103. Yılı Kutlu Olsun. Var Olsun Türk Devleti ve Türk Töresi
Onur Beyhan
[1] Türk Ruhu Kurucu Öncüsü Mustafa Candan Çakır’dan alıntıyla…