Eyhem ÇAMUR Yazdı: ”Suriye Rejimi İle Normalleşme Süreci Nasıl İlerler?”
Son zamanlarda gündemden düşmeyen Suriye rejimiyle normalleşme süreci ile alakalı görüşlerimi merak edildiğini gelen yoğun sorular üzerine bu yazıyı kaleme alıyorum.
2011 yılında Suriye Halkı otoriter Suriye rejimine karşı ayaklanmıştır. Bu ayaklanmanın en temel sebeplerinden biri, Suriye rejiminin otoriter yapısına karşı idi, küçük bir siyasi grubun elinde bütün yetkileri toplaması ve azınlık olan bir mezhebin diğer halkın üzerinde üstünlük kurması elbette kabul edilir bir şey değildir. Ama onun da ötesinde halkın sosyal, ekonomik, kültürel, ve siyasi özgürlüğüne hiç tahammül gösterilmiyor olması da bir gün bu noktaya gelinecek olduğunu göstermeye yetiyordu.
Ancak zulme ve haksızlığa karşı ayaklanan Suriye halkı savaşın bu denli kanlı olacağını tahmin edemiyordu.!!! Neticede ölenler, evinden ve yurdundan edilenler, yoksulluk içinde kalanlar halktı.
ABD’nin Suriye planı:
ABD Türkiye ile her ne kader müttefik görünse de sahada eylemlerine baktınız da azılı bir düşman misali davranmaktadır. ABD’nin Suriye’de varlığı doğrudan Türkiye’yi hedef almaktadır. Dolayısıyla Türkiye’yi her taraftan kuşatmakta olduğu gözler önündedir. Irak işgali sonrasında orada desteklediği terör grupları vesilesiyle Türkiye’ye karşı kullanmasının yanısıra doğrudan askeri varlığını bulundurmaktadır. Yunanistan’da son zamanlarda sebebi ve açıklaması olmayan askeri üsler kurmaktadır. ABD, Akdenizde de varlığı’nı bulundurmaktadır. Suriye’de varlığını muhafaza etmesinin tek yolu, Irak’ta olduğu gibi doğrudan eğittiği ve donattı terör örgütünün güçlendirilmesinden geçtiğini bilmektedir. Dolayısıyla Suriye’de “erken bir çözüm” onların işine gelmemektedir. olası bir çözüm durumunda ABD’nin yedek bir planı elbette vardır. ABD’nin söz konusu ikinci planı bana göre YPG/PKK Terör örgütünün parlatılmasında çokça emeği olan, ABD’nin el altından kurdurmuş olduğu IŞİD terör örgütünün çok rolü vardır. son zamanlarda IŞİD terör örgütü azda olsa isminden tekrar bahsettirmeye başlamıştır. Bina’en alyh diyeceğim o’ki ABD’nin işine gelmeyen ve çıkarının olmadığı her anlaşma, IŞİD terör örgütünün yeniden hortlaması demektir.!!!
İran’ın Suriye’de hesabı:
İran’da etrafında ve içinde Türk varlığına karşı kendince kendini savunmak için mezhep üzerinde yayımlacı bir politika izlemektedir. 2003 yılı ABD’nin Irak işgali sonrasında İran Irakta büyük bir güç yakaladı. Ve azami bir şekilde mezhep üzerinde teşkilatlandı. Aynı zamanda Lübnan’da bulunan İran kuklası “Hizbullah” ile coğrafi birleşmenin sağlanabilmesi için Suriye’deki Savaş onlar için kaçınılmaz bir fırsattı. Dolayısıyla Afganistan, Pakistan, Tacikistan, Irak, ve Lübnan’dan Suriye’ye devrim muhafızları örgütü altında Suriye’de bir mezhepçi öğütler kurarak Esed rejimin yanında yer alarak destek verdiler. Ve vermeye devam etmektedirler.
İran’ın tek bir amacı var o da yılardır söylediği İsrail düşmanlığı yalanı değil Türkiye’nin ve Türk dünyasının yükselen gücünün önüne geçmektir. Bunu için yeri geldiğinde YPG/PKK terör örgütüne bile destek vermektedir.
Gelelim Türkiye ve Suriye Rejimi arasındaki ” Normalleşme ” olayına:
Bir Suriye Türkü olarak hem ata toprağı hem ana vatana bağlılık ve aidiyet göstermek bir namus meselesi olarak görmekteyim. Dolayısıyla Suriye’nin Türk Düşmanı ve Katili olarak bildiğimiz Esed rejimiyle barışmak istemesi elbette kanımıza dokunuyor. Ancak aynı zamanda ana vatanım canım, malım ve her şeyimle gözümü kırpmadan uğruna can alıp can vermeye her Türkmen evladı gibi ant içtiğim. Türkiye’min yüksek menfaati söz konusudur. Bundan ötürüdür ki objektif bakmak durumunda olduğumu düşünüyorum. Demem o ki eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti çıkarı ve menfaati bu katil rejim ile barışmaktan geçiyorsa, elbette bir Devlet Olarak barışması gerekmektedir. Ancak şuna inanıyorum ki, Naçizane benim bu rejime güvenmediğim gibi Türk Devleti ve Türk Devlet aklı da güvenmemektedir. Ayrıca uzlaşmanın ve antlaşmanın olmayacağına inanıyorum. Esad tarafından koşulan şartlar Türkiye’nin çıkar ve menfaatine karşıdır. Ve Türkiye’nin isteklerini ve şartlarını, Esad yerine getirmeye muktedir değildir. Hatta açık söylemek gerekirse Türkiye Devleti’nin büyük bir akıl yürüttüğünü düşünüyorum. Esad’ın güvenilmeyecek ve uzlaşılmayacak biri olduğunu bile bile masaya oturmaya davet ediyor. Buradan devlet bence elini güçlendirmek istemektedir. Nede olsa müzakereye çağırdık gelmeyen ve uzlaşmayı reddeden Esad’tır demek istercesine bu masaya oturmaktadır. Dolayısıyla bekleyip görmek lazım. Sonuç Esad’ın masaya oturmayacağını uzlaşma taleplerini reddedeceğini ve şansını kaybedeceğini göreceksiniz. Bundan ötürü devlet uluslararası arenada elini güçlendirmiş olacaktır. Ve Suriye’de geniş kapsamlı misakı Milli sınırlarının olduğu her yere kadar gireceğini ve operasyon yapacağına inanıyorum.
Türkmen Düşünce Başkanı: Eyhem ÇAMUR