Türkiye’m, güzeller güzeli, cennetten bir köşe olan vatanım benim… Senin uğruna Alparslan’dan Atilla’dan beri süregelen bir çabamız, bir sevdamız var. Biz Türklerin gittikleri her coğrafyada aynıydı yaşamak. Özgürce, adil bir biçimde…
***
Geçen yazımda her dönem, her siyasetçinin başvurduğu “tarihimizden güç alma” üzerine birtakım görüşler bildirmiş, sınırları olması gerektiğini, bu sınırların da Türk’e taraf olması gerektiğini söylemiştim. Harikalar diyarı bu ya yazı yayımlandı birkaç gün içinde neler oldu neler…
Şeyh Ede Balı’nın “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözü cumhurbaşkanı tarafından bir dönem motto edinilmişti. Alttaki haberi bu söz aklınızdayken okuyunuz.
Adana/Yüreğir’de Türkler ile Suriyeliler arasında kavgalar çıkmış, vatandaşlarımız yaralanmıştı. Ne kadar acı değil mi? Daha acısını söylüyorum hazırsanız; o mahallenin muhtarının açıklamasına göre bölgede beş bin iki yüz Türk varken, kayıtlı beş bin, kayıtsız iki bin olmak üzere toplam yedi bin Suriyeli varmış. Bölgedeki Nüfus Müdürlüğü kayıt işlemlerini durdurmuş çünkü sayısı Türklerden fazla çıkacakmış. Sayın İçişleri Bakanı Soylu’da “Kaçak göçmen yok” diyor. Kime inanalım Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya mı, mahalle muhtarı Selahattin Fırat’a mı?
Cumhuriyetin son Başbakanı, Türk Devletler Teşkilatı Aksakallılar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım, Erzincan’da bayramlaşma törenine katıldı, beyanatında dedi ki; “Bu coğrafya bizim kaderimiz. Bu coğrafyada sadece 85 milyonun sorumluluğu taşımıyoruz. Ayrıca Kafkaslar’da, Orta Doğu’da, Kuzey Afrika’da, Orta Asya’da ve Balkanlar’da yaşayan 1,5 milyar din kardeşimizin sorumluluğu da bize ait.”
Açmak lazım nedir bu “kardeşlik” diye sormak lazım. Benim dedelerim ta Attila’dan beri bu topraklar için kan döküyor, nenelerim çocuklarını sırtlarına alarak cepheye top taşıyor, tek yaptığı şey bayramdan bayrama Suriye’ye gidip gelmek olan adamla ne gibi bir kardeşliğim olabilir?
Her yıl onlarca okul, onlarca hastane parasını, “yurt dışına gidiyorlar/kaçıyorlar” diye dert yandığımız gençlerimizin onlarca aylık maaşına denk milyonlarca doları “yardım” adı altına peşkeş çektiniz sustuk.
Her fırsatta adını andığınız dedelerimize kurşun sıkan insan müsveddelerine vatandaşlık sattınız “para lazım” dedik sustuk.
Unvanında milletin temsilcisi olduğu belirtilen İçişleri Bakanı Süleyman Bey’e sormak gerek; “Okulların önünde uyuşturucu satanın ayağını kırın. Arkanızda ben varım” diyen bakanım Rana Ali adlı herif gelmiş buraya, okulun önünde kızlarımıza el sallamış, aklını çelmiş, 13 yaşında bir kızı bir şekilde kendine bağlamış, evlenmiş. Bu uyuşturucudan daha tehlikeli değil mi? Umarım bu soru geç sorulmaz size. Gerçi siz öz çekim açıları üzerinden açıklama yapmakla meşgulsünüz…
Kardeşlik de ne kardeşlik…
Türkçülüğü “ırkçılık” olarak niteleyerek, peşinen “bir kırk milyar dolar harcadık, evelallah bir kırk daha harcarız” diyerek var olan ekonomik problemi nasıl aşacağız?
İçişleri Bakanımızın açıklamasına göre Suriye’ye briket ev yapmışız. Ne güzel. Hatırlatmak istiyorum, unutturmayacağım; sınır komşumuz İran’daki 30 milyon Türk, çocuklarına Türkçe isimler veremiyor!
***
Harikalar diyarının iki önemli adamı Süleyman Soylu ve Binali Yıldırım’ın ortak vurgu noktaları tabii ki tarih, din kardeşliği, ümmetçilik. Dozunu aşmış, at gözlüğüyle bakarcasına bir açı. Peki, sizin Osmanlı’nın İstanbul’a gelen herkesi kabul etmediğini, belirli şartlar sağlanmadıkça almadığını biliyor musunuz? İstediği dinden, istediği aileden olsun o şartlar karşılanmadıkça İstanbul’a adam almayan Osmanlı’nın ülkeyi Avrupa’nın “mülteci” çöplüğüne çeviren torunları…
***
Kapılar açıldığı zaman gözü kapalı bu cennet vatandan kaçan üç beş Orta Doğulu göçmen için bu vatanın asli evlatlarının geleceğini tehdit edecek şekilde demografik değişimlere mahal vermek vatana ihanet değil de nedir?
Vatan millet edebiyatı yaparak bozuk siyasi üslubunuzla kimden oy alacaksınız? Ne yüzle isteyeceksiniz?
Eşinin Türkçe konuşmasına dahi tahammülü olmayan Rana Ali’ye kardeşlik besleyenin kardeşi değilim.
Türkiye, Türklerindir!
***
Söz biter. Şiir kalsın.
Gazze’nin kumundan çok imiş meğer kalleşi,
Nasıl sırtından vurur insanı din kardeşi!
Filistin, Trablusgarp, Yemen İlleri,
Hangisini kanım ile sulamadım?
Gezdim cephe cephe bütün çölleri;
Türk’e, Türk’ten başka dost bulamadım…
Enes ÖZTÜRK